Belirsizlik
Bazı yazılarda anılarımdan, bazılarında kaygılarımdan bahsettim. Yeri geldi güldünüz halime –ki gülün diye yazıyorum-, yeri geldi içiniz karardı bitirmeden kapattınız yazıları.
Düşündüm ve dedim ki; madem insanlar beni daha iyi tanısın diye sayfalarca yazıyorum, içimi döküyorum, psikopat yanlarımdan da bahsedeyim o zaman (?)…
Güven olgusunu ayrı bir yere koyarsak (güven verip boşa çıkaranlara da ayrı bir sinir oluyorum) sanırım hayatımda beni en çok irrite eden durum: belirsizlik. Plansız geçen bir günden tutun, hareketlerinde tutarlılık olmayan insanlara kadar uzanan bir durum bu.
Mesela anlık gelen planlar kabulümdür ama yola çıktığımız an o günü en verimli hale getireceğimiz planı kafamda oluştururum. Gezilecek yerleri, nerede ne kadar süre geçireceğimizi, hatta gün içerisinde hangi kombinle nerede fotoğraf çekileceğimi bile düşündüğüm oluyor.
Anı yaşamak lazım diye bağırırken bu kadar derin düşünmek bazı insanlar için paniğe sebep olsa da, ben günümü verimli geçirdiğimde anın tadını daha çok çıkarıyorum. Tabii bu demek değil ki saat geldi apar topar kalkıp bir sonraki noktaya varalım. Bazen öyle bir yerle karşılaşıyorum ki, sıradaki bütün planları iptal edip tüm vaktimi orada geçirmek istiyorum. Bazen de sırf kafa dinlemek için plansız gidiyorum diyerek plan yaptığım oluyor (ironik).
Çok şükür ki çoğu arkadaşım bu duruma uyum sağlıyor. Daha doğrusu beni böyle kabulleniyorlar. Ben de insanlara zulüm olmamak ve bu belirsizlik korkusunun daha ileri boyuta gitmemesi adına planda esneme payı bırakıp çoğunluğun kararına saygı duyuyorum.
Asıl kötü olan kısmı insanların belirsizliği. Bu gerçekten beni deli etmeye yetiyor. Verilen sözün tutulmaması, bugün iyiyken yarın sebepsiz araya mesafe konulması, sorularıma net cevaplar almadan geçiştirilmem… Sayarken bile bi’ geldiler bana ?
Verilen sözlere karşı da çok büyük bir hassasiyetim var mesela. Olabildiğince tutamayacağım sözleri vermemeye çalışırım. Çünkü o sözü tutamadığımda yıllarca içime dert oluyor. Örnek vermek gerekirse 2 yıl önce yaz tatilinde midyeci amcaya sohbet arasında “yarın da geliriz biz” demiştim, gidemedim. O adamın hayatında belirsizliğe sebep oldum diye sanırım, silip atamıyorum bu anıyı.
Sadece kendi verdiğim sözler için değil, yanımda bir başkasına söz veren kişinin verdiği sözü de aklımın bir kenarına kaydediyorum. Günü geldiği zaman da acaba sözünü tuttu mu, bugün için söz vermişti diye dertleniyorum. Laf olsun diye seni 10 dakikaya ararım diyen insanın, 10 dakika sonra aramasını beklediğim de olmuyor değil…
(Psikolojik destek mi alsam acaba ya bu durumla ilgili? Böyle yazarken ben bile kendimden korktum bir an ? )
Bu durum bende ne zaman, nasıl başladı bilmiyorum ama bu yazıdan çıkaracağımız sonuç şudur ki; size bir söz verdiysem tutarım, bana biz söz verdiyseniz lütfen tutun. Siz tutmazsanız ben onu aklımın bir köşesinde yıllarca tutuyorum çünkü… (en azından bağlarımız kopana kadar)
Sevgiyle kalasınız canikomlar! ?